
22 Aralık 2009 Salı
GS:7 FB:0 ın Hikayesi
Lodos Fırtınası
Aman o ne lodos firtinasi... Istanbul'un her yani sismis, denizi kabarmis alga dalga, lodos kiyameti desek yerinde olacak... Günlerden 30 Ocak 1911.
Yilbasina bir gün kalmis, evlerde kestaneler çiziliyor, hazirlik
girla...
Vapurlarin kalkis saatleri birbirine girmis, kalkip kalkamiyacaklari bile meçhul. Ama kalkan bir vapura zor bela yetisen dört Galatasarayli oyuncu, dalgalarla mücadele eden vapur'un içerisinde, Fenerbahçe ile oynayacaklari maç'a dogru yol aliyorlardi.. Galatasaray olarak Fenerbahçe karsinda oynadiklari ilk üç maç'ta da galip gelmislerdi, 2-0, 3-0, 5-0, eh, heyecanli degillerdi pek, ama lodos onlari perisan ediyordu.
Kadiköy'e geldiklerinde diger takim arkadaslari ile bulusacaklardi, ama iskelede sadece iki arkadaslarini gördüler. Önce pek üstünde durmadilar, nede olsa Union Kulüp Stat'inda (Fenerbahçe Stati) diger arkadaslarini bulabileceklerini ümit ediyorlardi. Alti Galatasarayli oyuncu yollandilar Stat'a... Baskan Ali sami Yen onlari orada buldu, baska da kimse yoktu. Ali Sami Yen oynamak istiyordu ama sakatti, maç saati de yaklasiyordu, yedi Galatasarayli oyuncunun gözleri saat'in üzerindeydi, ne gelen vardi, ne giden! Aralarinda konusup, oyunun ertelenmesini istediler; Istanbul sehri bir lodos afetine yakalanmis, vapurlar iptal olmus, oyuncular gelememis, bu maç böyle oynanirmi, iptal en dogal hakkimiz diye düsündüler elbette.
Ama rakip takim Fenerbahçe buna razi olurmuydu hiç? Bizim yedi kisi kalmis Galatasaray takimimiza, "Sahaya çikmazsaniz, hükmen yenik sayilirsiniz!" diyip, tutturukluklarina devam edince, Galatasaray ruh'u bunu kaldirirmi, yenileceksek, aslanlar gibi çikariz, saha'da yeniliriz diyip, yedi kisi çikip, oynamayi kabul ettiler. Bir önemli sorunlari daha vardi, kaleci yoktu! Lodos firtinasi yüzünden, kalecimiz de gelemeyenler arasindaydi! Ali Sami Yen kaleci olmayi kabul edince, biri kalede olmak üzere, yedi Galatasarayli Aslan, gururla saha'ya yayiliverdiler.
Ali, Bekir Bircan, Horace Armitage, Celal, Idris, Emin Bülent ve kalede Ali Sami Yen. Hey gidi ASLANLAR hey, yelelerini diklettirip, pençelerini çikarip, gerinip, rakiplerine baktilar. Onbir tane Kanarya, lodos'un da etkisi ile biraz ürperdi ama, içlerinden de kis kis güldüler, arenaya sadece yedi aslan çikabilmis, saha vicik vicik, alirlardi elbet bu maçi! Aman Allahim oda neydi? Saha'da kükreyen aslanlar sanki yüzlerce oluvermisti... Ali Sami Yen'in durdugu kale, rakipleri tarafindan ziyaret bile edilemedi, 90 dakika boyunca top bir adet kere eline bile gelmedi... Aslanlar hem atak yaptilar, hemde kalelerine kimseyi aklastirmadilar. Ne lodos, ne vicik vicik bir saha, nede onbir kisilik rakip takim onlarla bas edemedi.
Galatasaray, Fenerbahçeyi 30 Ocak 1911 günü, yedi kisi ile, 7 - 0
yendi.
Aslan Galatasaray'i lodos afeti bile durduramamis, büyük ruh'u ile, yedi kisi ile oynadigi maç'tan alninin akiyla çikmisti. Yani Infaz gerçeklesmisti.
Evlerinde yilbasi gecesi için kestane çizen aileler ise, haberi alinca çok sasirip, mutluluk gözyaşı dökmüşlerdi diye büyüklerimden hep duyarim!!!! O gece lodos tüm gücü ile devam etmis, bizim Aslanlar ise vapurlar iptal oldugundan, geceyi rakiplerimizin evlerinde geçirmek zorunda kalmislardi.
Bence, bizimkiler bir güzel uyumustur da, karsi tarafi tam bilemiyorum! Nede olsa tatli tatli uyurlarken bir iki kükreme sesi çinlatmislardir o evlerde Aslanlarimiz, rakiplerimizin tetikteki uykularini bölen!
Iste Galatasaray ruh'u, inanci ve gerçeklerinden bir tanesi daha.
Bir rivayete göre, ne zaman lodos firtinasi çiksa, rüzgar'in içerisinden bir kükreme sesi yayilirmis Kadiköy semalarina, içleri ürperten, dolana dolana Fenerbahçe Stat'ina yayilan... Ali Sami Yen'in, Ali'nin, Bekir Bircan'in, Horace Armitage'in, Celal'in, Idris'in, Emin Bülent'in sesleri, hani artik bizlere bulutlarin arkasindaki o güzel yerden bakanlarin kükremeleri bunlar.
Aman o ne lodos firtinasi... Istanbul'un her yani sismis, denizi kabarmis alga dalga, lodos kiyameti desek yerinde olacak... Günlerden 30 Ocak 1911.
Yilbasina bir gün kalmis, evlerde kestaneler çiziliyor, hazirlik
girla...
Vapurlarin kalkis saatleri birbirine girmis, kalkip kalkamiyacaklari bile meçhul. Ama kalkan bir vapura zor bela yetisen dört Galatasarayli oyuncu, dalgalarla mücadele eden vapur'un içerisinde, Fenerbahçe ile oynayacaklari maç'a dogru yol aliyorlardi.. Galatasaray olarak Fenerbahçe karsinda oynadiklari ilk üç maç'ta da galip gelmislerdi, 2-0, 3-0, 5-0, eh, heyecanli degillerdi pek, ama lodos onlari perisan ediyordu.
Kadiköy'e geldiklerinde diger takim arkadaslari ile bulusacaklardi, ama iskelede sadece iki arkadaslarini gördüler. Önce pek üstünde durmadilar, nede olsa Union Kulüp Stat'inda (Fenerbahçe Stati) diger arkadaslarini bulabileceklerini ümit ediyorlardi. Alti Galatasarayli oyuncu yollandilar Stat'a... Baskan Ali sami Yen onlari orada buldu, baska da kimse yoktu. Ali Sami Yen oynamak istiyordu ama sakatti, maç saati de yaklasiyordu, yedi Galatasarayli oyuncunun gözleri saat'in üzerindeydi, ne gelen vardi, ne giden! Aralarinda konusup, oyunun ertelenmesini istediler; Istanbul sehri bir lodos afetine yakalanmis, vapurlar iptal olmus, oyuncular gelememis, bu maç böyle oynanirmi, iptal en dogal hakkimiz diye düsündüler elbette.
Ama rakip takim Fenerbahçe buna razi olurmuydu hiç? Bizim yedi kisi kalmis Galatasaray takimimiza, "Sahaya çikmazsaniz, hükmen yenik sayilirsiniz!" diyip, tutturukluklarina devam edince, Galatasaray ruh'u bunu kaldirirmi, yenileceksek, aslanlar gibi çikariz, saha'da yeniliriz diyip, yedi kisi çikip, oynamayi kabul ettiler. Bir önemli sorunlari daha vardi, kaleci yoktu! Lodos firtinasi yüzünden, kalecimiz de gelemeyenler arasindaydi! Ali Sami Yen kaleci olmayi kabul edince, biri kalede olmak üzere, yedi Galatasarayli Aslan, gururla saha'ya yayiliverdiler.
Ali, Bekir Bircan, Horace Armitage, Celal, Idris, Emin Bülent ve kalede Ali Sami Yen. Hey gidi ASLANLAR hey, yelelerini diklettirip, pençelerini çikarip, gerinip, rakiplerine baktilar. Onbir tane Kanarya, lodos'un da etkisi ile biraz ürperdi ama, içlerinden de kis kis güldüler, arenaya sadece yedi aslan çikabilmis, saha vicik vicik, alirlardi elbet bu maçi! Aman Allahim oda neydi? Saha'da kükreyen aslanlar sanki yüzlerce oluvermisti... Ali Sami Yen'in durdugu kale, rakipleri tarafindan ziyaret bile edilemedi, 90 dakika boyunca top bir adet kere eline bile gelmedi... Aslanlar hem atak yaptilar, hemde kalelerine kimseyi aklastirmadilar. Ne lodos, ne vicik vicik bir saha, nede onbir kisilik rakip takim onlarla bas edemedi.
Galatasaray, Fenerbahçeyi 30 Ocak 1911 günü, yedi kisi ile, 7 - 0
yendi.
Aslan Galatasaray'i lodos afeti bile durduramamis, büyük ruh'u ile, yedi kisi ile oynadigi maç'tan alninin akiyla çikmisti. Yani Infaz gerçeklesmisti.
Evlerinde yilbasi gecesi için kestane çizen aileler ise, haberi alinca çok sasirip, mutluluk gözyaşı dökmüşlerdi diye büyüklerimden hep duyarim!!!! O gece lodos tüm gücü ile devam etmis, bizim Aslanlar ise vapurlar iptal oldugundan, geceyi rakiplerimizin evlerinde geçirmek zorunda kalmislardi.
Bence, bizimkiler bir güzel uyumustur da, karsi tarafi tam bilemiyorum! Nede olsa tatli tatli uyurlarken bir iki kükreme sesi çinlatmislardir o evlerde Aslanlarimiz, rakiplerimizin tetikteki uykularini bölen!
Iste Galatasaray ruh'u, inanci ve gerçeklerinden bir tanesi daha.
Bir rivayete göre, ne zaman lodos firtinasi çiksa, rüzgar'in içerisinden bir kükreme sesi yayilirmis Kadiköy semalarina, içleri ürperten, dolana dolana Fenerbahçe Stat'ina yayilan... Ali Sami Yen'in, Ali'nin, Bekir Bircan'in, Horace Armitage'in, Celal'in, Idris'in, Emin Bülent'in sesleri, hani artik bizlere bulutlarin arkasindaki o güzel yerden bakanlarin kükremeleri bunlar.
16 Aralık 2009 Çarşamba
Grafik Tasarımında Renkler
Örneğin; Coca Cola deyince aklınıza ne renk gelir? Turkcell deyince ne renk veya Adidas deyince… Renk odaklaması, bir markanın algılanmasında taşıyıcı bir etkiye sahiptir. Peki bu renkler nasıl seçiliyorlar? Tasarımcılar direktörler bu renkleri nasıl seçiyorlar? Örneğin; tasarımda başlık, metinler, varsa çizgiler veya grafik ikonlar, clipartlar… Bunların her birinin ne renk olacağına tasarımcı nasıl karar veriyor? Tabi ki renklerin psikolojik mesajları bu belirlemede önemlidir.
Renklerin psikolojik mesajları;
KIRMIZI : Titreşimi en kuvvetli, en dinamik renk kırmızıdır. Aynı zamanda iştah açar ve bu yüzden dünyadaki bir çok gıda firması logosunda kırmızı rengi kullanır. Ayrıca etkinlik ve cesaret veren bir renktir.
MAVi : Sakinlik ve sükuneti temsil eder. Mavinin kan akışını yavaşlatır. Nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır. Mavi, bir at yarışında kazanan ata takılan mavi şeritte olduğu gibi, liderliğin rengidir.
SARI : Geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin sembolü. Trafik levhalarında uyarı işaretlerinin sarı olması bu yüzdendir. Post-it'lerinde sarı oluşu dikkat çekici...
TURUNCU: Sıcak renklerdendir ama kırmızı kadar dinamik değildir. Rahatlığı parlaklığı anlatır, kırmızı renk kadar olmasa da ateşi, güneşi ve ısıyı çağrıştırır.
YEŞiL : Güven veren verir. O yüzden bankaların logolarında hakim renktir. tazeliğin ve verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler, rahatlatıcı ve dinlendiricidir. Greenpeace'de olduğu gibi. Yeşilde dinsel, mistik bir anlam da vardır. Müslümanlıkta ana renk olduğu gibi, Hiristiyanlarda da bu rengi inanmanın, ölmezliğin bir simgesidir.
MOR : Nevrotik duygulari acığa çıkardığından, insanları bilinçaltının korkuttuğu saptanmıştır. Mor, asaletin, imparatorluğun rengidir.
LACiVERT : Sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği ve asaleti simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında maviyi kullanır.
BEYAZ : istikrar, devamlılık ve temizliği simgeler.
SiYAH : Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil eder, oysa Japonya'da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Siyah, Johnnie Walker Black Label’da olduğu gibi, lüksün rengidir.
Renklerin psikolojik özelliklerinden yola çıkılarak tasarımlarda renk öğesi kullanılabilir, Ancak, bu kavramlara bir tasarımda nasıl işlerlik kazandırılacağına dair formüller ne yazık ki yoktur.
Renklerin psikolojik mesajları;
KIRMIZI : Titreşimi en kuvvetli, en dinamik renk kırmızıdır. Aynı zamanda iştah açar ve bu yüzden dünyadaki bir çok gıda firması logosunda kırmızı rengi kullanır. Ayrıca etkinlik ve cesaret veren bir renktir.
MAVi : Sakinlik ve sükuneti temsil eder. Mavinin kan akışını yavaşlatır. Nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır. Mavi, bir at yarışında kazanan ata takılan mavi şeritte olduğu gibi, liderliğin rengidir.
SARI : Geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin sembolü. Trafik levhalarında uyarı işaretlerinin sarı olması bu yüzdendir. Post-it'lerinde sarı oluşu dikkat çekici...
TURUNCU: Sıcak renklerdendir ama kırmızı kadar dinamik değildir. Rahatlığı parlaklığı anlatır, kırmızı renk kadar olmasa da ateşi, güneşi ve ısıyı çağrıştırır.
YEŞiL : Güven veren verir. O yüzden bankaların logolarında hakim renktir. tazeliğin ve verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler, rahatlatıcı ve dinlendiricidir. Greenpeace'de olduğu gibi. Yeşilde dinsel, mistik bir anlam da vardır. Müslümanlıkta ana renk olduğu gibi, Hiristiyanlarda da bu rengi inanmanın, ölmezliğin bir simgesidir.
MOR : Nevrotik duygulari acığa çıkardığından, insanları bilinçaltının korkuttuğu saptanmıştır. Mor, asaletin, imparatorluğun rengidir.
LACiVERT : Sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği ve asaleti simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında maviyi kullanır.
BEYAZ : istikrar, devamlılık ve temizliği simgeler.
SiYAH : Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil eder, oysa Japonya'da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Siyah, Johnnie Walker Black Label’da olduğu gibi, lüksün rengidir.
Renklerin psikolojik özelliklerinden yola çıkılarak tasarımlarda renk öğesi kullanılabilir, Ancak, bu kavramlara bir tasarımda nasıl işlerlik kazandırılacağına dair formüller ne yazık ki yoktur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)